The Summit-1

Bugün Summit'in ilk günüydü!!
Artık Belgrattayız! Bundan önce Bela Crkva'da Film Campimiz vardı. Gerçekten orayı özlemeye başladım bile!! (Film Camp hakkında daha sonra yazacağım..)

Bugün summit'te 7 issues (-poverty, -youth, -womens rights, -environment, -violence, -discrimination, -health) hakkında minik workshoplarımız oldu. Ama daha önce tanışma oyunları oynadık, harikaydı!! Burada İngilizce, Sırpça, Türkçe, Yunanca, Japonca, Korece, İspanyolca konuşuluyor!! Bu nedenle herkesin ismini öğrenmek de çok zor! Ama çok eğlenceli çünkü mesela yemeklerde en az 5 dilde afiyet olsun diyoruz birbirimize!!

Ben yoksulluk, kadın hakları ve gençlik'i seçtim. Bakalım yarın öğreneceğim hangi konuda film çekeceğimi! Gerçekten çok heyecan verici!! Buraya gelmeden önce 1 filmim vardı, dönerken 3 olacak!!
Workshoplardan sonra ise Summitin açılış töreni vardı. İlk filmim Close Your Eyes gösterildi! İnanılmaz güzel bir gösterimdi!! Gösterimden sonra herkes tebrik etti ve ben tabi ki mutluluktan ölecektim!
Özellikle 'Gelecekte çok iyi bir filmmaker olacaksın'ı duyunca mutluluktan durmadan ağlamak istiyorum.
Ama hala inanamıyorum, bu yaşadıklarım gerçek mi?? Burada yalnız başımayım, hiçbirşey düşünmüyorum, sadece birşeyler öğreniyorum, film çekiyoruz. Aman Allahım tam bir Ütopya!!

Not: İnternete gitmek sıkıntılı oluyor ama bir şekilde her summitin her günü yazacağım!

Belgrade

A few hours later i will meet Miomir Rajcevic and the other people from the Summit! So im really happy!
I will be a part of the Int. Summer Film Camp and the Int. Youth Media Summit.
I think it is very good idea planning an activity with young people and talk them about media,action.. I read something on the website (http://www.iyms.info/summit/ ) about events that very exciting and im sure learning, creating and working make us a generation whom shaping the future! I just think about that idea and proud of the Summit!
I dont know what sort of experiences i will have, but looking forward to learning something. :)

I always like having friends from foreign countiries and the Summit is a good way to making new friends. So i think i am very lucky.

Actually, i dont know a lot of thing about Belgrade but i think i will love there.

I will always use my camera there and take a lot of photos. And im planning write my experriances on my blog-if ive got time.

Now, very excited about Belgrade! :):):)

Z. Nihan Yami

İNSAN önce kendine bakmalı!!

Öncelikle bu metin daha yoğun olarak kişisel blogumda paylaşmayı isteyebileceğim türden konulara değinecek ama bunları düşünmeme ortam sağlayan platformun üyeleri de buna vakıf olmalı diye düşünüyorum!!

Vakıf demişken Vakıflı'da birlikte olduğum ve bazen fikir ayrılıkları da yaşamış olsak da en azından kişisel görüşüm yeni bi iş için destek talebinde bulunmaları halinde düşünmeden yanlarında olmaya çalışacağım Caner, Emre ve tabiki Macide'ye selamlar!!

Özellikle bu üçlü çok iyi biliyorki bazen insanlar bazı meseleleri çözemeyebiliyorlar, bu sebeple bazen işleri aksıyabiliyor ve yine bu sebeple gecikmeler ve mahçubiyetler oluşabiliyor. Hatta bu mahçup olduğunuz kişiler bile bir başkasına karşı sorumlu konumdayken sıkıntı yaşayabiliyorlar, ancak bu tarz durumlarda dışardan bir GÖZ kesinlikle acımasızca hatalarını yüzüne vurup geçmeye çalışırken kendi üstüne düşenlerin de farkında olmadan hiçbir şey yokmuşçasına devam edebiliyor.

Ne mi demek istiyorum, özellikle Caner olmak üzere Vakıflı ekibi çok iyi biliyorki, eksik kasetle, kabloyla, montaj bilgisayarıyla gerçekten de iyi olduğuna inandığımız şeyler yapıldı Vakıflı'da ama biz bir şekilde bu eksikleri çözerken bu eksiklerin bazılarından sorumlu olan kişiler bu sorumluluklarını çook uzunca bi süre geciktirip sonra da dönüp bize "Projeyi ne zaman bitireceksiniz?İnsanlar sizi bekliyor!" demeyi becerebildi. Ama kendi çalışmaları her türlü imkan ve olanak dahilinde bile planlanan süre içerisinde yetişmedi.

Bugün 10.08.2010- Projeyi ne zaman teslim edeceksiniz? Temmuz 2010 geçti. :)



Yeterince dertliyim:)Ama dünya yansa içinde evim var demem artık!!

PAY-LAŞ-MAK....

merhaba
kullanılmayan bilgi gerçekten unutuluyormuş.bayağı zamandır blog şifremi hatırlamaya çalışıyordum sonunda deneye deneye buldum.atölye malzemelri dağıtılmış kime ne verilmiş nasıl olmuş pek bilmiyorum ama bildiğim tek şey atölyeye katılıp orda eğitim alan arkadaşlar -bu mesleğin öncecilik,önde olma ,' BEN ' hastalığnı rağmen - paylaşmayı ögrendiler ve uyguladılar ve nihayet atölyenin sonunda paylaşmayı bilenler paylaşarak üretiklerini büyük keyifle izledi.
Atölye bitti şimdi bize yakışan bu paylaşımı sürdürmektir birbirimiz hakkında şu şunu almış buna bunu vermişler bana vermediler demek yerine kim ne almış sorup öğrenelim.malzemeyi alan arkadaşlarda tıpkı caner'in yaptığı gibi ya ben malzeme aldım ama sizinle paylaşırım demeli bence.bunları yaparsak sanırım ortada sorun kalmaz. bunu yapmazsakta iletişimci gençlerin iletişimsizlik yüzünden kısır tartışmalarla yıpranması sorunu dağ gibi durur karşımızda...
ben bu gülerde tatlı bir telaş ve heyacan içerisindeyim çünkü yaz sezonunu ayırdığım belgesel projemin ön hazırlık kısmını bitirdim ve sıra o uzun ama heyecen dolu yola çıkmaya geldi.belgesel süresince tuncelide olacağım olurda yolu düşen olursa ya da atölyede dersimli olan ve bu yaz dersimde olan varsa bana ulaşsın lütfen. (sağlamseher@hotmail.com)
sevgiler...

Filmturkey'li Olmak! :)

Çok uzun süredir bloga yazı yazmak istiyordum fakat hiç fırsat bulamadım. Ve bu arada o kadar çok gelişme oldu ki projemizde, hepsini teker teker anlatmam çok uzun sürer.
Ama bütün yaşanan olaylardan sonra proje benim için tek kelime ile 'inanılmaz'dı.

Haksızlıklardan müzdarip veya başka sebeplerle projeden memnun olmayan pek çok arkadaş var.. Neden bilmiyorum ama bana kötü görünen birşey yoktu projemizde. Tabi ki çok sıkıntılı günler geçirdim ama başta Nefin Hocamı, ekip arkadaşlarımı gerçekten çok özlüyorum. Herşey çok eğlenceli ve tam olmasını istediğim gibiydi. Bütün yorgunlukları, koşuşturmacaları özlüyorum, hatta yaşadığım o kokunç stresli günleri de:)

Bu kadar özlem duyan bir tek ben değilim tabi ki. Tekrar tekrar görüşmek, irtibatı koparmamak istiyoruz ve bu nedenle katılabilecek tüm proje arkadaşlarımla İstanbul'da bir buluşma organizasyonu yapmayı düşünüyoruz! Daha önce pek çok sefer bunun hayalini kurduk zaten ama yaz geldi artık, bu hayali gerçekleştirmeliyiz!

Ayrıca biz İstanbul'dayken Nefin Hocamın belgeseli tamamlanmış olsa ne kadar güzel olur! O kadar merak ediyorum ki ortaya nasıl bir film çıkacağını.

Umarım buluşma planımız gerçekleşir ve ne kadar muhteşem vakit geçirdiğimizi buraya yazarım:)

Merhaba,

Özellikle ekipman dağıtımı konusunda fikirlerimi sunmak istiyorum.

Bana da bi ekipman verildi (doğru ya da yanlış). Antakya da,Antalya da ve İstanbul da Sinema Toplulukları kurdum ya da içlerinde bulundum .Bu ekipmanla şimdiden 11 kısa film çektim.

Peki kaç tanesinde yönetmen olduğumu biliyor musunuz?

Sadece birinde...

Ne diye 10 tane adamı ekipmanımı kullandıkları halde yönetmen yapayım ki? En fazla senaryo ya isimlerini yazar avuturdum.

Hak hukuk meselesinde ise... Bu projenin bir iç tüzüğü yok. Etik açıdan da bir sıkıntı yok bence. Şimdiye kadar çoğumuz kimselerin milyarlar döktüğü eğitimleri bedavaya aldık.

Bana ekipman verildi evet. Ona göre hakettim buna göre etmedim. Peki bunu kim belirliyor? Amerika'ya giderken oraya gitmeyi kaçımız haketti? kaçımız etmedi?

Peki gidenlerin içinde niçin sadece ben eleştiriyordum o zaman bu hak hukuk mevzusunu da... Çok yetenekli birkaç arkadaşımın gitmediği için üzülüyordum. Herkes niçin havasına bakıyordu?

Kimseyi eleştirmek istemiyorum. Söylemek istediğim tek şey gerçekten hepimizin fazlasıyla kâr da olduğudur. Yine de istanbul'da ya da civarında filmturkey üyesi olsun ya da olmasın dayanışmaya ihtiyacı varsa bana ulaşabilir...

Sevgilerle kalın

Caner Apiş

Bende DEK istiyorum evde sıkldıkça EYÇDİVİ yapacağım!

Herkese merhabalar

Ben aslında projenin başlarında blog açmış şifresini unutmuş bir daha da girememiş ve aslında pekte umursamamış birisiyim…
Fakat girip baktığımda baya ciddi yazışmaların yazıldığını fark ettim ve benim yazacağım yazının da ciddiye alınması için şimdi yazmam gerektiğine inanıyorum..
Yazma sebebim ise bir arkadaşımla muhabbet esnasında projede hoşumuza gitmeyen bazı gidişatların olduğunu fark etmemizdir..
Bunu dile getirmemiz gerektiğini düşünerek yazmaya karar verdik lafa nasıl gireceğimi bilemiyorum kimseye haksızlık ve saygısızlık etmek istemiyorum fakat bu projede herkese eşit davranılması gerektiğini ve bunun hocalarımız tarafından prensip edinmiş olmaları gerektiğin düşünerek içime oturmuş olan bu durumdan sizlere ve buradan projeyle ilgilen herkese yakınıyorum bazı arkadaşlarımızın şahsına bilgisayarlar ve hatta kameralar verilmesi (evet bunlara ihtiyacım var yada yok) fakat neye göre bu araç ve gereçler şahsi olarak dağıtıldı pek anlam vermiş değilim bu konuda kafamda birçok soru işareti var . Belirttiğim gibi kimseyi kırmak ve terbiyesizli yapmak istemiyorum, fakat eşitsizliğin yıkıldığına dair bir fikir belirmiş durumda şuan kafamda , lütfen bunu yıkın. Zor olsa da ayrıca Artvin de şahsi olarak verilen bilgisayar yerine Artvin deki öğrencilerin kullanması için bir bilgisayar gönderildiğini ve bununda yolda gelirken kırıp bozulduğunu ve halen daha temin edilmediğini de yeni öğrenmiş bulunmaktayım gerçekten çok ilginç …Evet bu seneki durumum nedeniyle aktif olmayabilirim fakat bu benim ileride hiç çekim yapmayacağım anlamına gelmiyor gereğinin yapılmasını rica ediyorum...

Teşekkür ediyorum saygılarımda,

Artvin 1 Ceren Cebeci

Gençlerin film yapım atölyesi!

Merhabalar ,

Uzun aradan sonra neden bu yazıyı yazdığımı açıklamak istiyorum ilk önce.
Bu yazıyı yazıyorum çünkü bazılarımız proje bitiminden itibaren proje üyelerine verilen kameralar ve diğer malzemelerden diğerleri kadar faydalanamamaktadır.
Hepimizin az çok emeği olduğunu düşünüyorum.. Bu emeklerin çoğu boş hayaller için, eğlenmek için veya zaman öldürmek için değil film çekmek işini devam ettirebilmek içindi ...
Peki şimdi ne mi oluyor? Nasıl mı proje içinde ötekiler olarak kalıyoruz ?
Anlatayım istanbul'da bu sene 5 proje üyesi yaşıyor. Çok değil 6 ay kadar sonra kendi tanıdığım proje üyelerinden 5 kişi daha istanbul'a yaşamak için dönecek. Bir de üniversite sınavından sonra İstanbul'a yerleşecek olan arkdaşlar var ki benim tanımadığım belli sebeplerden İstanbul'a yerleşecek arkdaşlarımızda olabilir. Belki bazılarınız şöyle düşünebilir : ' Bu projenin sınırları illeri bellidir , oralarda film çekilebilmesi çok normal. '
Ben bu arkadaşlara o zaman başka bir soru sormak isterim . Bu proje'' İllerimizi geliştirelim projese miydi? Yoksa gençlerimizi geliştirelim projesi mi?'' diye.

Hatta bazılarıda şöyle düşünebilir '' Bu ne cürret ki ? Senin işin gücün mü yok İstanul'da bu kadar insan yaşıyormuş madem onların hepsinin hakkını aramak sana mı düştü. O zaman kim nerde yaşarsa her ilimize bir kamera göndersinler dimi ama... ''

Efendim evet bunu söylemeye cüret ediyorum ... Bence hepiniz bu cüreti kendinizde bulabilirsiniz ÇÜNKÜ bazı illerimizdeki öğrencilerin şahsına malzemeler veriliyor... ' Alın bu malzeme sizin olsun deniliyor...' Madem bunu yapmaya cüret ediliyor bende istanbuldakilerin hakkını aramaya cürret ediyorum ! Kendi hakkımı aramaya cüret ediyorum..

Ben film çekmeye devam etmek istiyorum. Bunun için Edirneye gidebilme imkanım olmuyor malesef zaten gitsemde o ildeki kameraları alıp film çekmek için İstanbul'a gelemiyeceğim... Yanlış anlaşılmasınıda istemem ben şahsıma istemiyorum bu malzemeleri.. Bir kaç insanın şahsına verilebiliyorsa bu malzemeler çoğu kişinin ikamet ettiği bu ilimizde de bir kamera olması lazım diye düşünmekteyim.

Bilerek isim veya il isimleri vermek istemedim saygızlık yapmak istemem. Ama birebir konuştuğum insanlar bile var bu malzemelerin şahıslara verilmesiyle ilgili olarak...

Teşekkür ederim.
Zamanınızın bir bölümünü okumaya ayırdığınız için.




Uzun bir aradan sonra bloga yazacağım muhtemel son yazıyla hepinize merhaba!

Filmturkey projesi Ankara'da ki sertifika töreniyle beraber bizim için bitti. Bu bitişin ayrılıklarla beraber hüzünlü olmasının yanı sıra bize öğrettikleriyle beraber yeni bir başlangıç için benim için çok güzel bir anlamı var.

Buna ek olarak kendilerine verilen değeri suistimal edip, kendi değerlerini düşüren birkaç arkadaşın ve kendilerine verilen değerin altındaki potansiyele sahip bazı arkadaşların dışında başarılı bir projeydi...

Proje boyunca bize film çekmeyi öğreten, film çekmemize yardım eden, filmimizde hiçbir karşılık istemeden oynayan, müziklerini karşılıksız bağışlayan herkese tekrar teşekür ederek bundan sonraki süreçte sinemayla yollarını devam ettirebilecek arkadaşlarıma başarılar diliyorum...

Caner Apiş

Zamanın Öğreticiliği Üzerine Bir Yazı...

Neleri öğretmedi ki zaman;kimi zaman zorla,kimi zaman isteyerek,kimi zaman da tesadüfen!
İlk önce,yaşarken fark edemediğimiz en büyük değerin çocukluğumuz olduğunu ve büyümenin onaylamadığımız bir mecburiyetten kaynaklandığını;acemi yaşlarda önemsemediğimiz,altı üstü sadece bir deyim diye nerede kullanacağımızı bile tam olarak bilmediğimiz sözcüklerin,büyüdükçe en davetsiz misafir olarak ömrümüzün baş köşesine kurulduklarını;sadece sözcük olmaktan çıkıp birebir hissettiğiniz birer olgu haline dönüştüğünü öğrenmediniz mi?
Burunda mı sızlar dediğimiz çağları atlatıp sualsiz hasrete sarılınca; kemiklerimizin yerlerinden memnuniyetsizce şaha kalktığını;ya da yangınları söndürmek için kullandığımız suyun yakabilme ihtimaline gülerken, yanaklarımızdan aşağı süzülen birer göz yaşına dönüşen damlalarla beraber yanaklarınızın nasıl da alev aldığını öğrenmediniz mi?
Neleri öğretmedi ki zaman;kimsesiz kalmayı,kendinize göz kulak,ana baba,kardeş olmayı;yalnızlık denen menfur şeyi sevmeye çalışmayı, öğrenmediniz mi?
Hayata karşı hiç ağlamamışken,hiç kaybetmemişken, bir ana bir ömürlük göz yaşının sığabileceğini;bırakın savaşlarda kaybetmeyi,en haklı olduğunuz davalarda,barışlarda bile kaybetmenin sıradanlaştığını öğrenmediniz mi?
Zaman canavarının elinde bir bir azalırken,elinizde kalanlara daha sıkı sarılmayı,hiç gitmeyip,ebedi kalmak istediğiniz yerlerden bir sürü nedenin getirdiği mecburiyetle içiniz kan ağlarken gülerek gidebilmenin formüllerini öğrenmediniz mi?
Neleri öğretmedi ki zaman.Günü birlik ilişkilerde piyon olmayı,bu sevdadır diye ateşe boylu boyunca sarılmayı,karşımızdakini sevmenin onu tanımak olmadığını,başkalarına benzemek uğruna kimliksiz kalmayı,tatminsiz egolar yüzünden ertelenmeleri öğrenmediniz mi?Cumhurbaşkanı da olsanız, eğer paranız yoksa, başkalarının gözünde aslında hiçbir şey olamadığınızı; ve paranın da kifayetsiz kimlikleri nasılda adam ettiğini örenmediniz mi?
Neleri öğretmedi ki zaman; kimi zaman zorla,kimi zaman isteyerek,kimi zamanda tesadüfen…
“Zamanın öğreticiliğinden nasibinizi henüz almamışsanız şanslısınız, lütfen bu şansı iyi işler için kullanın.En iyi öğretmen olan zaman, vazgeçilmez öğrencilerinden biri olarak sizi seçmişse de, ne olur unutmayın; Hayat her şeye rağmen yaşamaya değer”…

Miyase ASLANTAŞ…