İkili Delilik

Geçmişime bakınca ilginç olayların beni bulma olasılığının oldukça fazla olduğunu görüyorum;ancak nezaman ki anlatacak ne çok hikaye var demeye başladım bu oran artık yüzde yüzlerin üzerinde seyrediyor...
Vakit akşamı çoktan geçmiş,internet kafeden çıkıp yurdumun yolunu tutmuşum.Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerliyorum...(o saatte ne işin var internette demeyin,ihtiyaç)Kulağıma genç bir erkeğin ağlamaklı sesi geliyor...Telefonun karşı ucundakine,bağırıyor,çağırıyor,tehditler yağdırıyor...Yerinde de duramıyor,bir ileri bir geri, mekik dokuyor adeta..Arada birde telefonunu tutmadığı eliyle tokat atıyor kendine!..(enterasan bir olay yine kapımda)İçimdeki o luzumsuz,bela tutkunu,ses gitme olanlara bir göz at diyor,diyor ve tereddütsüz kalıyorum orada...(beklediğim biri varmışçasına saatime bakmayı telefonla uğraşmayı da ihmal etmiyorum)Biraz bekledikten sonra bir bayan arkadaş ürkek adımlarla geliyor aşırı sinirli gencimizin yanına..Dialogları aynen aktarıyorum..
Bayan Arkadaş:Geldim...
Tehditkar genç:Gel gel sana vurmayacağım..(titrek bir sesle)...
Evet kıza vurmuyor ama kendini tokatlamaya da devam ediyor...Başlıyorlar ilişkilerine dair sonsuz bir muhasebeye..(bende tokatlardan nasiplenmemek için ordan topukluyorum).
Yine yurda doğru yol alıyorum;ama bu sefer internetten değil okuldan..(keramet yutta mı acaba)Kulağıma ikili bir ses takılıyor...iki sevgilinin birşeyleri paylaşamadıkları çok belli...Erkek olan sesini yükseltip biraz uzaklaşıyor ve ayakkabısını çıkarıp kız arkadaşının kafasına fırlatıyor...Ayakkabı kızı teğet geçip;yoldan geçen arabanın camında patlıyor..Sonra delikanlı seke seke giderken arkadaşı da yoldan ayakkabıyı alıp peşine düşüyor...(Ben inanılmaz duygular içindeyim gülsem mi gülmesem mi bilemiyorum ağlanacak halimize)...
Olur olmaz hayale dalan,hikaye üreten biriyimdir ancak,doğrusu bu iki hikaye beni de aşıyor..Bir film sahnesi olarak düşünüldüğünde fena olmaz bu tarz hikayeler,fakat insanların ilişki anlayışlarında seviyenin bu kadar düştüğünü görmek çok acı...
Ne oldu da bu kadar ucuz görmeye başladık karşımızdakileri..?Neden hiç düşünmüyoruz hareketlerimizin sonunu..?Neyi paylaşamıyoruz;başlangıcı,güzergahı,son durağı belli olan üç günlük dünyada..?Yenilenebilir bir kaynak olan parayı harcarken oldukça titiz davranıp;para kazanmak için inanaılmaz şavaşlar verirken;niçin asla geri dönüşü olmayan değerlerimizi aşkı,sevdayı,aile olmayı,anne baba evlat olmayı,eş dost,arkadaş olmayı harcarken bu kadar cömert davranıyoruz?Ellerimizden kayıp giderken tüm bu değerlerimiz neden kayıtsız kalıyoruz...?
Bu günkü dünyada bu boyutlardaysa ilişkiler;varın bir üç beş yıl sonrasını siz tahmin edin....
Not:Eğer içinize bir şeyleri anlatma ateşi düşmüşse; artık hiçbir olumsuzluk sizi o hikayeleri anlatmaktan asla alı koyamıyor...Bir müddet ruhunuzu dinlendirip eşsiz arkadaşlarınızın sayesinde balıklama atlıyorsunuz bir şeylere ses olmaya,soluk olmaya...
Miyase Aslantaş...Sızır...

Hiç yorum yok: